73 milyonun hayatı şu nutukla böyle; bu nutukla şöyle değişivereceği varsayımlarının tantanası süre dursun...
Birbirleriyle boynuz boynuza toslaşan nutuklarla, ne tatilci dostların durumu değişir, ne de ayakları bakımsız milyonlarca kadının durumu.
* * *
Herkesin bir derdi, değirmencinin de su derdi...
Göztepe’deki çalışma odasını özlemişim.
En üst katında oturduğumuz, 53 m yüksekliğindeki 41 daireli bir apartmanı “mantolama”ya kalktıklarında; bir cehennem fırınından geçmeye başlıyor çalışma odaları da...
* * *
Önce binanın yarısı, ön ve yan cepheleri; yerden tepelere kadar dikey, yatay ve çapraz kırmızı demirlerle bir “iskeleler” ağı içine alınıyor.
Pencerelerle balkonların önünü örten; dikey, yatay ve çapraz kırmızı demirlerle, dev bir kafesin içinde yaşamak zorunda kalıyorsun.
* * *
Ama asıl bela, çalışma odalarının içinden jet uçakları geçiyormuşçasına; “dübel” yerleştirmek için elektrikli matkapla delinmeye başlayan duvarlar...
* * *
Siyasal nutukların sanal asansörlerinden hiç medet ummadan, modern teknolojide mucizeler yaratan Japon mühendislerin; acaba elektrikli matkapların sessizlerini de yaratmaları mümkün değil mi, diye düşünmüştüm.
* * *
Meğer “laser”le çalışan sessiz matkaplar da varmış ama, çok pahalıymış.
“Mantolama” da yapan inşaat firmaları, o nedenle kullanmıyorlarmış sessiz matkapları.
* * *
Şimdiye dek kim düşündü ki, onlar düşünsün yazı adamlarının çalışmalarını.
***
Bendeniz çocukken ilkokullarda, Mithat Cemal’in hamasi manzumeleri ezberletilirdi:

 Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
 Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
* * *
Ufacık ilkokul çocuklarına, bu tür hamasi manzumelerin ezberletilmesinde, kimlerin çıkarı vardı?
Merak edene bir ömür boyu pek rastlamadık.
* * *
Oysa işin gerçeği şuydu:

 Bayrakları bayrak yapan onları dokuyanlardır;
 Toprak, üstünde göçmenleşmeden yaşayanlar varsa vatandır.
* * *
Görüntüsü değişmiş de olsa, Göztepe’de doğduğum mekân olan dairedeki yazı odalarından jet uçakları geçiyormuşçasına, elektrikli matkap gürültüleri başlayınca; Cihangir’deki Solmaz’ın eski dairesine kapağı zor attık.
* * *
Sabahın erken saatlerinde, sokaklar kimsesizken, bizim “pancar motoru” orada da çalışıyordu.
* * *
Nerdeyse 70’e yakın yıldır bendenizi, hayatını ziyan etmiş bir “yazı robotu” olarak görenler de az olmamıştı. Onlara göre bendeniz:
- Nasıl olsa alışıktım yazmaya. Nereye gitsem yazardım yazıyı...
* * *
Hazindir, kendi anadilinin kâğıtlara dökülmüş özenli çabalarından habersiz dünyalarda, kalem emekçiliği...
Üstelik bir de mahkemelerde, hapishanelerde süründürürler “şiir”e de, “yazı”ya da layık olmaya çalışanları.
* * *
Özlemiştim Göztepe’deki çalışma odasını da...
Mehmet Altan, elektrikli matkap gürültüsünün şimdilik bittiğini haber verdi.
Solmaz’la yeniden döndük Göztepe’ye...
* * *
Önümde yazı makinesi ve bizim eski çalışma odası.
Şu sırada pencerenin önündeki çapraz demirli iskelede, turuncumsu tulumuyla genç bir işçi dolaşıyor.
Arkamdaki balkona girdi derken.
* * *
Kapıyı açıp, kendisine:
- Allah kolaylık versin, dedim.
Sonra da:
- Nerelisin sen, diye sordum.
- Muşluyum, dedi.
* * *
Muş niree, Göztepe’de bizim çalışma odasının balkonu nireee?
* * *
Son 80 yılda kim bilir kaç bin kişi düşündü bakan olmayı, müsteşar olmayı, vali olmayı, genel müdür olmayı, belediye başkanı olmayı, general olmayı, mirasyedi olmayı, eski köşklerin yerine gökdelen yavrusu sahibi olmayı...
* * *
Sonuç, bir yanda sınır ötesi operasyonlarla kırmızı bayraklı cenazeler; bir yanda bizim yazı odasının balkonunda dolaşan Muşlu inşaat işçisi bir genç...
* * *
Boynuz boynuza toslaşan liderlere de, yeni polemikler için yardımcı olunabilir pekâlâ:
- Analar kimseyi vatanı batırmak için doğurmamıştır; bir seninki hariç galiba...
- Analara dil uzatmayın. Analara dil uzatanların anasından, biz de yeni kardeşler doğurturuz sonra onlara...
- Sen önce babanın kim olduğunu öğren de sonra gel, milletin iradesini kubura çevirmeye...
- Öneri yerine sadece küfür... Ayağı bakımsız milyonlarca kadın ne olacak, sen onu söyle?..
- Pedikürcü sayısındaki artışı görmezlikten gelenler, tavşandan silindir şapka çıkaracağını iddia edenlerdir. Sen önce sandıktan çıkar deveyi...
- Ben o deveyi alır, milleti dolandıranların ta orasına sokarım...
- Ona öyle demezler, peynir ekmek yemezler; ben de senin sülaleni bir balgamda boğmazsam, bana adam demezler...
* * *
Bu yaz epey şenlikli geçeceğe benziyor.
Bakalım Göztepe’de de elektrikli matkap zırıltıları yeniden ne zaman başlayacak?
* * *
Armut piş, ağzıma düş...
* * *
Armutlara da sormak gerek; bakalım pişecekler ve düşecekler mi ağızlara?

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×