İran’ın atom programı başkanı Ali Ekber Salehi’nin imzasını taşıyan bir mektup dün Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Yukiya Amano’ya teslim edildi.
 Teslim töreninde Türkiye ve Brezilya’nın diplomatik temsilcileri de hazır bulundu.
Bu mektupla İran, 17 Mayıs’ta İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorim tarafından imzalanan ortak açıklamanın ilk gereğini yerine getiriyordu.
O açıklamanın 6’ncı maddesinde, İran’ın bir hafta içinde Viyana Grubu’na (ABD; Rusya, Fransa ve UAEK) açıklamadaki taahhüdünü yazılı olarak vermesi öngörülüyordu. Taahhüt şuydu: Viyana Grubu ile bu taahhüt üzerinde mutabakat sağlanmasından sonraki bir ay içinde İran 1200 kilo düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye’ye teslim edecekti. Mutabakat ise, buna karşılık Viyana Grubu’nun teslimatı izleyen bir yıl içinde İran’a Tahran Araştırma Reaktörü’nde barışçı amaçlarla kullanılmak üzere 120 kilo yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum teslim edilmesi ve takasın yine Türkiye üzerinden yapılmasıydı.
Açıklama, daha yapıldığı gün ABD ve İngiltere’nin ‘yetersiz olduğu, İran’ın yine oyaladığı’ tepkilerine yol açtı.
ABD Başkanı Barack Obama hemen ertesi gün BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerine İran’a yaptırım öngören bir karar tasarısı sundu ve ilk defa Rusya ve Çin dahil beş üyenin desteğini aldı.
Çünkü geçen yıl ekim ayında İran yine böyle bir takas için Rusya’nın önerisiyle görüşmeler yapmış, ancak sonrasında taahhütte bulunmaktan kaçınmıştı.
ABD yönetimi, İsrail lobisinin de önemli etkisiyle, Türkiye’den İran’ın peşine takılmamasını, ona baskı yaparak isteklerin kabulünü sağlamasını istiyordu.
İran yönetimi ise, tıpkı ilk kez bir hafta önce yaptığı gibi 1979 İslam devriminden bu yana, stratejik bir konuda yazılı taahhüde girdi.
Burada geçen hafta Türk ve Brezilya heyetiyle Tahran’da yapılan 18 saatlik toplantılar sırasında Davutoğlu’nun kâh Kuran’dan emanetin önemine ilişkin ayetler, kâh Fars şiirinden örnekler okuyarak yaptığı istisnai diplomasinin payı vardır. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisini Tahran’a davet eden İran yönetimine ‘kâğıda dökmeyecekseniz gelmem’ demesinin de payı vardır.
Gelinen bu noktanın Batılı güçlerce önemsiz gösterilmeye çalışılması da anlaşılabilir.
Neticede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin iki geçici üyesi, Türkiye ve Brezilya, ilk kez böylesine önemli bir olayda daimi üyelerin yıllardır alamadığı sonucu almış; İran’ın denetim konusunda yazılı taahhütte bulunmasını sağlamıştır.
Bu kapının açılması daha önce ‘yaptırım lobisi’ tarafından engellenmemiş olsaydı, İran şimdiye dek zenginleştirilmiş uranyum stokunu bu kadar artırmamış olacaktı.
Şimdi top Viyana Grubu’nda... Grup gecikmeden İran ile mutabakata varırsa, ilk parti uranyumun Türkiye üzerinden takas işlemi de bir an önce başlayabilir. En azından başlayıp başlamayacağı, İran’ın o sözünde durup durmayacağı görülebilir. Ola ki İran o sözünde durmazsa, Türkiye yaptırımları engellemek için elinden gelen her şeyi yaptığından böylelikle emin olmak da istiyor.
Ancak İran sözünde durup, mutabakat olur da bir ay içinde 1200 kiloyu BM gözetiminde Türkiye’ye teslim ederse, o zaman gözler yeniden ABD, Rusya ve Fransa’ya dönecek.
Burada eğri oturup doğru konuşmak lazım: ABD’nin bu teklifi kabul etmesi halinde Rusya ve Fransa’nın veto etmesine kimse ihtimal vermiyor; çözümün anahtarı, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Obama’nın elinde.
Madalyonun diğer yüzüne de bakalım: ABD ve Batı dünyası İran’ın sözüne güvenmemekte bütünüyle haksız değil. İran daha önce defalarca söz verip, son anda yazıya dökmekten cayarak zaman çaldı, o arada uranyum zenginleştirme programına devam etti, malzeme stokladı. Güvensizlik durduk yerde oluşmadı.
Diğer yandan, İran, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın ağzından İsrail’in haritadan silinmesini isteyen bir ülke. Evet, Erdoğan’ın vurguladığı üzere İsrail ne elindeki atom silahlarının varlığını kabul ediyor, ne de kendisini uluslararası denetime açıyor. Ancak İran’ın bu tutumunun İsrail’e koz verdiği de açık.
Yine de sorunun diplomasi yoluyla çözüm bulması önünde Türkiye ve Brezilya’nın girişiminin, bütün eleştirilere karşı şimdilik aksamadığı görülüyor; bu küçümsenmeyecek bir adım.
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×