KEŞKE şöyle can-ı gönülden “Elazığ’da meydana gelen deprem İstanbul’daki yürekleri dağladı” diyebilseydik.


Onun yerine maalesef şunu diyebiliyoruz:


Elazığ’daki deprem, ancak İstanbul’daki olası deprem korkusunu tetikleyebildi.


Böylece...


Elazığ’da ölenler, öldükleriyle kaldılar.

* * *


Ha unutmadan!


Elazığ depreminde yaşanan ölümler için gerekçe bulundu:


Türkünün işaret ettiği gibi “kerpiç kerpiç üstüne bina kurulduğu” için ölümler yaşanmış.


Kerpiç evlere karşı alınması gereken önlemden ise söz eden yok.

* * *


Peki ya Kadir Topbaş’a ne demeli?


Koskoca iktidarın koskoca desteğiyle şunca yıldır İstanbul’u yöneten “Kadir Başkan”ımız, sanki bir numaralı şikâyet merciindeymiş gibi davranarak, yine ha bire yakındı, mızıldandı, bahaneler üretti durdu.


Bu da yetmezmiş gibi olası deprem için aldığı önlemleri anlatmak yerine, olası depremdeki olası ölü sayısını açıklamayı tercih etti.


“Kadir Başkan”ımızın buyurduklarına göre en az 30 binimiz öteki dünyaya göç edecekmiş.


Ne diyelim?


Madem İstanbul Allah’a emanet, o zaman Allah İstanbul’u muhafaza etsin.


Ve işte Ahmet Ercan’ıyla, Ahmet Mete Işıkara’sıyla özlediğimiz deprem uzmanlarımız yine sahne aldı.


“Biz demiştik” dediler...


“Bu deprem geliyorum diyordu” dediler...


Deprem korkusu sarmış yüreklerimizle, kalkıp da “Nerede demiştiniz, nasıl demiştiniz?” diye soramadık bile.

* * *


Bu depremde de gelenek değişmedi:


İnsanı çileden çıkaran o meşhur ve hiçbir işe yaramaz “geyik” gündeme geldi.


Yani yetkililer, yine olası depremlere karşı vatandaşı uyardılar.


Tabii her zaman olduğu gibi yine “uyarılan vatandaşın ne yapacağı” konusu muazzam bir boşluk olarak havaya asıldı.

* * *


Madem burası Türkiye...


O halde kesin bir kehanette bulunabiliriz:


Eğer yeni bir sarsıntı falan olmazsa...


Üç gün sonra biz bu deprem meselesini çıkınımızda unutup, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu savaşlarına kaldığımız yerden devam ederiz.



Haftanın en kekre 5’i



BİR: En netameli konulara elinde sağlam gerekçeler olmadan atılması nedeniyle Devlet Bakanı SELMA ALİYE KAVAF.


İKİ: Sürekli günah çıkararak bir tür günahsızlaşacağına duyduğu sarsılmaz güven nedeniyle DİNÇ BİLGİN.


ÜÇ: Referandum tahminini “fifty fifty” diye yaparak, istatistikte sıfır risk kuramını hayata geçirmesi nedeniyle ADİL GÜR.


DÖRT: “Tamam, bugün köşeni ben yazıyorum” dediği köşe yazarının, bu büyük haber karşısında sendeleyip düşeceğinden emin olması nedeniyle SEZEN AKSU.


BEŞ: Hiçbir şeyin farkında olmadığı halde her şeyin farkında olduğunu sanması nedeniyle NİHAT DOĞAN...



Hikmetyar azılı bir teröristmiş



HİKMETYAR’I kim azılı terörist ilan ediyor?


Kim olacak?


ABD...


Peki aynı ABD, Afgan direnişi sırasında Hikmetyar ve benzeri direniş lideriyle iş tutmadı mı?


Onlara silah yardımı yapmadı mı?


Hatta Türkiye gibi stratejik müttefiklerinin direnişe destek vermesini teşvik etmedi mi?


Hatta bugün Hikmetyar’ın da destek verdiği Taliban’ı, ABD yeşertmedi mi?


Hatta Usame bin Ladin’in palazlanmasında ABD’nin parmağı yok mu?

* * *


Olay şudur:


Öküz ölüp ortaklık bozulunca...


Hikmetyar azılı terörist oluverdi...


Kısacası demem o ki:


Bu işler ince işler...

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×