Fulya Kantarcıoğlu’na (ret!)
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile yaptığı iddia edilen bir telefon konuşması o “ret cephesi” tarafından “karar temayülü açıklamak” olarak yorumlanmakta.
Fulya Kantarcıoğlu bu yoruma karşı gereken izahı yaptı.
Samimi olduğuna inanıyorum.
Çünkü...
Onun karakterini bilirim.
Anlatayım.
Ankara Hukuk Fakültesi’nde aynı sınıftaydık.
Fakültenin en çalışkan ve düzgün öğrencilerinden biriydi.
Kendi çizgisinde bir arkadaşı daha vardı. Yanlış hatırlamıyorsam yıllar sonra Doğan Avcıoğlu’yla evlenmişti.
Sınavlarda yan yana otururlardı.
Ben de bir yandan gazetecilik yapıp öte yandan hukuk okuduğum için derslere giremezdim. Not tutamazdım.
Bir aylık izin alır sınavlara o kısa sürede hazırlanmaya çalışırdım.
Uykusuzluk hapları alıp hemen her gece sabahlardım.
Bu durumda bir de sistem geliştirmiştim.
Onların arkasındaki sırada oturur kâğıda yazdıklarını okuyup kendi kâğıdıma ifadeleri değiştirerek yansıtırdım.
Fakat, Fulya sanırım durumu anlamıştı.
Vücuduyla kâğıdını perdelemeye başlamıştı.
Gene de biraz sağa kayarak bu engellemeyi aşıyordum.
Bu kez koluyla da yazdıklarını örtüyordu.
Amfideki görevli asistanlar arkadaşımdı.
Örneğin Uğur Mumcu...
Artık arkadan ayağa kalkıp, öne eğilerek kâğıdını okumaya çalıştığımın farkına varınca Fulya’nın öfkelendiğini iyi hatırlıyorum.
Hukuk son sınıftaydık.
Ben de Fransa’ya doktora yapmak üzere gidecektim.
Uğur bunu biliyordu.
Ben kopyayı artık aşikâr hale getirince o da arkamdan “Güneri Cıvaoğlu Paris’ten bildiriyor” diye hafiften seslenerek dalga geçiyordu.
Yani...
Benim kopyamın bana da kendisine de bir zararı olmayacağını, ikimizin de ceza alamayacağımızı bile bile kâğıdını gizliyordu.
Etik anlayışı buydu.
Hukuk son sınıftaki bu karakter çizgisinin Anayasa Mahkemesi üyeliğine kadar uzanan kariyer yıllarında daha da derinleştiğine inanıyorum.
“Red-i Hâkim” iddiaları için Fulya Kantarcıoğlu yanlış adres.
O adresten “kopya” çıkmaz...
GÖBEK BAĞI KESİLECEK
Siyasetin göbek bağı -herhalde- bu hafta kesilecek.
CHP’nin anayasa değişikliklerini iptal başvurusu Anayasa Mahkemesi tarafından uygun görülürse “çömlek” patlar.
Çünkü asıl maddeler, yani HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yeniden düzenlenmesi geri dönmüş olur.
Böyle bir durumda sadece “kenar süsü” gibi kalacak maddelerle referanduma gidilir.
Yumurtasız omlet gibi bir oylama için sandıkları kurmak değildi ki amaç.
“Yargı reformu” iktidarın söylemiydi.
Buna karşın “yargı reformu” da değişiklikler üzerinde fırtınalar koparanların yorumudur.
Anayasa değişikliği maddelerinin tamamı iptal edilmez.
Ama...
Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya ayar veren maddeler tehlikede...
Onlar iptal edilirse sonbaharda seçim olasılığı büyük.
Diğer kesimleri değil ama gazeteci milletini ve siyasetçileri “erken seçim” bozar.
Yaz tatili araya sıkıştırılır.
Siyasetin ateşi bir yandan, yazın sıcağı öte yandan seçim kampanyalarında “döner” olacağız.
Siyasetçilerin işi daha da zor.
Onların bir de “seçilmek” sancıları var.
Onca “kavrulma” sonrası Ankara’ya gelememek can yakar.
Anayasa Mahkemesi iptal kararı vermezse seçimler 2011 baharına kalacağı için önümüzdeki haftalarda siyasetin ateşi düşmeye başlar, mevsim normallerine döner.
Ama...
Çok geçmeden Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nın yeni üyelerinin seçimi ile birlikte siyaset fırını yüksek hararete geçer.
Her halükârda atmosfer değişimleri soğuğa dönüşürken siyaset karlı günlerde bile kaynayacak.
ARDA’NIN ARABASI ÇARPTI
Geçen haftanın sonunda benim arabanın sağ tarafına bir minibüs kafa attı.
Benim de tepem attı...
İndim ki, bir baktım karşımda kameralar...
Magazin muhabiri gençlerden biri uyardı:
“Bu minibüs Arda Turan’ın. İçinde de kız arkadaşı Sinem Kobal var...”
Arda olunca, akan sular durur...
Şoförüne “Sinem’e söyleyin benim için Arda’nın gözlerinden öpsün” dedim.
Ayrıldım...
Fakat sağ olsunlar, magazin eklerinde bu olay öylesine yankılandı ki şaşırdım.
Bu şaşkınlığımı paylaştığım bir dostum bana, paparazzilerin otomobilde kameralarıyla sıkıştırdıkları bir çiftin fotoğrafını gönderdi.
Resme iyi bakın...
Kadın dünya güzeli sinema sanatçısı Monica Bellucci, erkek ise kocası Vincent Cassel...
İlk bakışta adamın öfkeden çıldırdığı izlenimi alınıyor ama aslında harika bir mizah anlayışını yansıtıyor fotoğraf.

