Eh işte, gerek siyasal haberler açısından, gerek bireysel yaşamlar açısından, kaynar sularla dolu iğneli bir fıçıda çalkalanıp durmaya benzeyen “yaz ayları”ndan sonra, nihayet eylül de geldi.
* * *
Meteoroloji uzmanlarının bildirdiğine göre, yağmur bulutları da Balkanlar’ın üstünden Trakya’ya doğru yola çıkmış.
Bugün hava sıcaklığı, İstanbul’da da 10 derece birden düşecekmiş.
* * *
Siyasal kampanya kutuplaşmaları, sürekli artan trafik kazaları, hızını bir türlü yitirmeyen iç göçler ve çeyrek yüzyılı aşkın sıcak çatışmalarla; sade “Ankara tablosu”nun değil, mevsimlerin de çivisi çıkmış durumda.
* * *
“Burjuva enternasyonalizmi”nin TV ekranlarını kaplayan arabalardan, cep telefonları ile yatak odası takımlarına kadar, çeşit çeşit küresel reklamları; nasıl umursamıyorsa nerelerde neyin çivisi çıktığını; bizim “sükse hayatlar” sektörü de, öyle umursamamakta...
* * *
Ekranlarda, Antalya’daki orman yangınlarının Isparta’ya da atlamasıyla, döküntü köy evlerinin sıram sıram nasıl bir felakete uğradığını gördükten sonra; sıra reklamlara geldiğinde, tüller içinde gencecik güzel bir kadının lüks bir yatakta uzanmış nasıl yattığı görüntüsü...
* * *
Ulema da yorumlaya dursun, başörtüsünün ucundan azıcık saç görünürse, günah sayılır mı, sayılmaz mı olduğunu...
* * *
Eylülün ilk gününde, “çıkmış çiviler antoloji”sine, çok taze yeni katkıları da bir yana bırakalım ve Dr. Ercan Alpagut’un bir arkadaşından dinleyip anlattığı fıkraya takılalım.
* * *
Bir Kızılderili aşiretinin reisi, peklik çekiyormuş, dışarı çıkamıyormuş.
* * *
Reisin adamlarından biri, kasabaya inip bir eczaneden pekliğe karşı ilaç almak zorunda kalmış:
-Reis var bok yok, bir ilaç bok için...
* * *
Eczacı, bir müshil ilacı vermiş kabileden gelen Kızılderiliye.
* * *
Aradan birkaç gün geçmiş, aynı Kızılderili tekrar gelmiş eczaneye:
-Reis var bok yok, başka ilaç bok için.
* * *
Eczacı çok daha güçlü bir müshil vermiş bu kez.
* * *
Bir hafta sonra da, kasaba pazarına inen Kızılderiliyle karşılaşmış eczacı:
-Reis nasıl, diye sormuş.
Kızılderilinin yanıtı:
-Bok var, Reis yok...
* * *
Pazar günü, 2 ayı aşkın bir süredir karşılaşmadığımız torunum Sanem ile eşi İbrahim ve 3 yaşını henüz bitirmiş olan torunumun yavrusu, Leyla ile buluştuk...
* * *
Leyla’cık bir dillenmiş bir dillenmiş...
Kendisinin Pamuk Prenses olduğunu söylüyor, 7 cüceleri anlatıyor ve minicik koluyla yüzünü kapatıp utangaç bir nazlanmadan sonra da, “büyük dede”ye hem öpücük veriyor, hem de “büyük dede”nin yanaklarından öpüyor.
* * *
Leyla’cığın koşuşturmalarına, çıtır pıtır konuşmalarına ve torunum annesinin, kendisine “öyle yapma, şöyle yapma” dedikçe; “neden” diye sormalarına bakarken, o kadar değişik duygusal dereler aktı ki yüreğimden...
* * *
4’üne henüz basmış Leyla’cık ve bendeniz...
Gönül ister mi Leyla’cığın da ilk gençliğinin, git gide artacak çalkantılı bir döneme rastlamasını?
* * *
Neden böyle bir kaygı var içimde?
Nasıl olmasın ki, henüz daha Hazine’den geçinmeli mesleksiz “mevki sahipleri”; tıpkı 14. Louis gibi:
-Devlet benim, demeye getiriyorlar.
* * *
Ve ne “devlet”in, ne “hükümet”in tanımlamaları ile; ne “yasama meclisi” nin, ne “merkezi yönetimle belediyelerin yetkileri” arasındaki farkları biliyorlar.
* * *
Tıpkı son 80 yılda, resmi bayram törenlerinde kaç milyar dolar harcanmış olduğunu da bilmedikleri gibi...
* * *
Leyla’cık nasıl da öpüyordu yanaklarımdan...
* * *
O da bilmeyecekti daha önce de neler yaşandığını ve -vazgeçtik büyük dedeyi- kadın yazarların da neler yazmış ve neler yaşamış olduğunu.
* * *
Mebrure Sami’ler, Muazzez Tahsin’ler, Mükerrem Kamil’ler, Sabiha Sertel’ler, Cahit Uçuk’lar, Suat Derviş’ler, Neriman Hikmet’ler, Nezihe Meriç’ler...
* * *
O kuşaktan kala kala bir Peride Celal ile bir de Müzeher Va-Nu kaldı...
* * *
Köy bile olamamış 40 bin mezranın haberi mi var, kimlerin neler yazmış olduğundan?
Ya siyasetçi -bürokrat, “mevki sahipleri”nin haberi var mı?
* * *
“Burjuva enternasyonalizmi”nin sarmalı ile “silah pazarlamacılığı” çatışmada...
“Köylü ağırlıklı” toplumlar ise; her ikisi arasında çalkantılı kutuplaşmalara uğramakta...
* * *
Leyla 30 yaşına geldiğinde, Başbakan Tayyip Bey de bendenizin yaşına gelmiş olacak; kim bilir daha neler yaşanacak 20-25 yıl içinde...
* * *
Kızılderili ne demiş:
-Bok var, reis yok...
* * *
Şimdiye dek, hep de öyle olmadı mı?
Resmi törenler çok, gelmiş geçmiş yaratıcı kalemleri bilenler yok... 
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×