Hepimiz paranoyak olduk
Her taşın altında bir komplo keşfediyoruz, hoşlanmadığımız fikirlerin “yanlış” değil, bir güç odağına “satılmış” olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye’de yaşayan Amerikalı gazeteci Claire Berlinski’nin bu konudaki analizini dünkü Milliyet‘te muhakkak okuyun. Türkiye gözlemlerini anlatıyor. Değerlendirmelerinde eksiği fazlası elbette tartışılabilir ama genel gözlemi doğru:
“Türkiye’de toplumsal ve siyasal yaşamda komploların ve paranoyanın oynadığı önemli rol...”
Paranoya damarı
Berlinski Türkiye’de iki temel paranoya görüyor: Biri “irtica”, AKP’nin her yeri ele geçirmekte olduğu, zamanı gelince şeriatı ilan edeceği korkusu!.. Öbürü yere sızmış, her taşın altında bulunan “derin devlet” ve “ordu” korkusu!..
Eleştiriyi hak eden gerçek olguları paranoyayla algılayınca koca koca komplo teorileri oluşuyor.
İki tarafta da... AKP’li Avni Doğan’ın “Kırk yıl onlar bizi fişledi, şimdi biz onları fişliyoruz” lafı... Baykal’ın “Türkiye işgal edilmiş bir ülke gibi” lafı!
Ve paranoya savaşları yüzünden, “Yolsuzluk, fakirlik, işsizlik ve hukuk sistemindeki bozukluklar gibi asli sorunlar gölgede kalıyor.”
Makul, sağduyulu düşünce ve politikalar da gölgede kalıyor.
Halbuki tarihçi Bernard Lewis siyasi paranoyanın bir “Ortadoğu hastalığı” olduğunu söylemişti. Ortadoğu bütün tarihinde dışarıdan yönetildiği için “yabancı parmağı” saplantısı oluşmuştu. İranlılara göre Saddam, Araplara göre Humeyni “emperyalizmin ajanı”ydı mesela!
Ama Türkler tarih boyunca hep kendilerini yönettikleri için, sorunlara çoğunlukla “biz nasıl düzeltiriz?” diye bakarlardı. Türkler paranoyak değildi!
Lewis haklı ama her toplumda bulunan paranoya damarının çok şiştiği bir dönemden geçiyoruz!
Otoriter kültür
Berlinski haklı olarak “otoriterlik” faktörüne dikkat çekiyor. Siyaset bilimi kitaplarından bir “otoriteryen lider” profili çıkarın, sadece düne değil, bugünkü Erdoğan’a, Baykal’a ve Bahçeli’ye de uyduğunu görürsünüz! Demokratlıkları, siyaset yaptıkları alanlarla ilgilidir ya da o ölçüdedir.
Ve unutmayalım, otoriter kültürde ‘taraftarlar’ da “itaatkâr” olurlar, öyle olmaları sağlanır!
Tarihimizde toplumsal hareketlerden çok “otorite”nin hareketleri yer aldığı için, biz de her taşın altında ya açık iktidarların yahut ‘gizli bir otorite’nin komplolarını aramaya yatkınız. Şehirleşen, orta sınıflaşan, dışa açılan Türkiye’de yeni olgularla karşılaştığımızda, bakışlarımıza hukuk ve siyaset değil, paranoya hâkim oluyor.
Bunun bir mazarratı daha var: Otorite odaklı düşündüğümüz için, serbest kişisel ilişkilerimizde çok şüpheciyiz. Prof. Yılmaz Esmer’e göre kişiler arası güvenin en düşük olduğu toplumlar dünyada Brezilya ve Türkiye’dir! En yüksek olduğu toplumlar ise İskandinav ülkeleri, Amerika ve Kanada’dır!
‘Güvensiz’ ülkelere Avrupa’da Fransa, İtalya ve İspanya’yı, otoriter geçmişi olan toplumları eklemek lazım.
Güvensizlik ve şüphe deyince ‘komplo’ hazırdır zaten.

