Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’a “Recep Bey” diye seslenmesi gündemde.
Kılıçdaroğlu’yla ilgili “bey” ve “kravat” anılarını yansıtayım.
Bundan bir süre önce ŞEFFAF ODA TV programıma konuk olmuştu, işte anlattıkları:
Kılıçdaroğlu herkesin de bildiği gibi varlıklı olmayan bir ailenin çocuğu.
Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla birlikte milli kütüphanede ders çalışmaktadır.
Orası hepsinin “ikinci adresi” gibidir.
Üniversiteyi bitirmiştir ama hâlâ arkadaşlarıyla Milli Kütüphane’de buluşmaktadır.
Maliye Bakanlığı “hesap uzmanlığı” sınavlarına girer.
Bakanlık’ta sonuçların açıklanmasını beklerken kapı açılır, birisi “Kemal Bey” diye seslenir.
Kılıçdaroğlu hiç oralı olmaz.
Nedenini bana “Hayatımda kimse bana bey diye hitap etmemişti ki” diyerek açıklamıştı.
“Kemal Bey” seslenişi birkaç kez tekrarlanır, onunla beraber sınava girenler “seni çağırıyor gitsene” diye uyarırlar.
O da çağrıya uyar ve gider.
Kendisine “sınavı kazandığı, maliyede hesap uzmanı olacağı” söylenir.
İşte yaşamında ilk kez tanıştığı “bey” sözcüğünün öyküsü...
Öylesine mutludur ki Ankara Ulus Meydanı’ndaki tarihi Maliye Bakanlığı binasından Milli Kütüphane’ye kadar kilometrelerce koşar.
Müjdeyi arkadaşlarına nefes nefese verir.
Yani...
“Bey” sözcüğünün onun yaşamında önemli yeri var.
Milli Kütüphane’ye kadar koşmasına gelince...
CHP Genel Başkanı olarak yeni bir koşuya daha başladı.
Ve start da “bey” sözcüğü ile bir kez daha hız alıyor.
“Recep Bey” eksenli polemiğe bir de bu anın ışığında bakalım.

 

KILIÇDAROĞLU VE “KRAVAT” 
Nasıl ki, Maliye Bakanlığı hesap uzmanlığı sınavını kazanana kadar kimse Kılıçdaroğlu’na “bey” diye hitap etmemişti, hesap uzmanlığı için ilk denetim görevine çıkıncaya kadar “kravatı” da olamamıştı.
Anlatayım:
Hesap uzmanı olarak ilk görev yeri İstanbul...
İlk vergi denetimine çıkacak.
Hesap uzmanlarının birbirlerine “üstat” diye hitapları bilinir.
Kılıçdaroğlu da bir “üstada” refakat edecek ve acemilik sürecini onun yanında geçirecektir.
Üstadı ona “Yarın denetime çıkıyoruz, senin ilk görevin olacak” der.
Genç Kemal işe hâlâ açık yaka gömlekle gelmektedir.
Ertesi sabah yine ceketin altına açık yakalı gömlekle üstadın karşısındadır.
Üstadı ona “Kravatınızı takın çıkıyoruz” der.
Ama... Kemal Kılıçdaroğlu’nun kravatı yoktur ki!..
Zaten hayatı boyunca kravatı olmamıştır.
Üstadına bunu anlatır ve birkaç dakikalık izin ister.
Koşarak yakınlarda bir dükkândan kravat satın alır, işyerine döner.
Bu anılar yeni CHP Genel Başkanı’nın portresi çizilirken birkaç belirleyici çizgi.

 

SEDA’NIN ARKADAŞLARI
Seda Tekindağ, Türkiye Kadınlar Basketbol Milli Takımı’nın oyuncusu.
Yüreğinin temizliği gözlerine yansımış, genç bir kadın.
12 yıl sarı-kırmızı formayı giymiş.
Sonra... İstanbul’un başka takımlarında da oynamış.
Son takımı Türkiye 1. ligindeki Ceyhanspor...
23 Ocak’ta erkek arkadaşı onu evinden alıyor.
Adana’dan, antrenman yapacağı Ceyhan’a götürmekte.
İşte o uğursuz trafik kazası.
Seda ölmüyor ama bilinci kapanmış olarak 1 ay hastanede kalıyor.
Tek kelime konuşamıyor, gözünü bile kırpmıyor...
Tedavinin devamı için İstanbul’a getiriliyor.
Darüşşafaka tesisleri ona kucak açıyor.
Artık gülümsemekte hatta konuşmakta.
“Neden hastanedeyim” sorgulamasını yapmakta.
Anadolu yakasında harika bir rehabilitasyon merkezinde yürüyen robot tulumu içinde yürüyüş denemelerine başladı.
Ancak tedavisi için daha uzun süre gerekiyor.
Fakat pahalı bir süreç bu. Günlük tedavi gideri bin lira...
Aile bir noktadan sonra federasyondan ilgi istiyor.
Bildiğim kadarıyla Türkiye Basketbol Federasyonu resmen olmasa bile sözel olarak “kişisel katkılarla tedavi masraflarını üstlendiğini” aileye bildirmiş.
Ama ortada “kesin” bir durum yok.
İşte bu noktada Seda’nın arkadaşları devreye giriyor.
Başlarında eski basketbolcu, eski Bayan Milli Takımlar Menajeri, eski Galatasaray Bayan Basketbol Bölümü Direktörü ve spor yorumcusu Mihriban Oğuz olmak üzere, her takımdan bir grup arkadaşı aralarına spor yazarlarını da alarak organizasyon komitesi oluşturuyorlar.
Seda Tekindağ’a yardım için Suada’da bir gece düzenliyorlar.
Mehmet Koçarslan, Suada’yı açıyor. MEY içki, Efes Pilsen biraları ve A46’nın dekorasyonu ile sponsorluk katkıları alınıyor.
Sinem ve Didem Balık ikiz sopranoları da bu geceye seslerini armağan olarak sundular.
İyi ki varsın arkadaşlık...

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×