Mangır ve penaltı
* * *
O sırada aklıma, evrensel resim sanatı dünyasında; “futbol maçı” tablosuyla da ünlü, bir ressamın bulunup bulunmadığı geldi.
* * *
Futbol, daha çok fotoğraf sanatıyla, sinema sanatını ilgilendiren bir hareketlilikte...
* * *
Bir ressam da, söz gelişi bir “penaltı tablosu” yaratsaydı; acaba uluslararası bir açık artırmada, kaçtan alıcı bulur ve alıcısı kim olabilirdi?
* * *
Bizdeki futbol severler de, kendi aralarında şakalaşırlarken:
-Abidin Dino’nun, yahut Nuri İyem’in bir “penaltı tablosu” açık arttırmaya çıkarılabilseydi; acaba bizde hangi kulüpte kalırdı, diye; eğlenceli bir tartışma başlatsalar, coşkulu ve kahkahalı olmaz mıydı?
* * *
Yadırgatıcı bir konu; futbolla resim sanatını harmanlayarak, eğlenceli bir tartışmanın kapısını tıklatmak...
* * *
“Kışla” parfümlü siyaset ile, “cami” parfümlü siyaset tartışmalarını, kimse yadırgamıyor oysa...
* * *
O nedenle de, “uzay çağı”nda Türkiye’nin durumu yadırgatıcı olmaya başlıyor aslında.
* * *
“Futbol”un, sanatı ne kadar etkilediği kimsenin umurunda değil; asıl merak, bir futbolcu transferinin kaç milyon dolara kadar çıktığı üstünde...
* * *
Tabii “mangır” çok önemli bir sorun...
Ancak Picasso’nun, yahut Miro’nun bir tablosu da; futbolcu transferlerinde ödenen mangırları, 100’e katlayan bir değerde ve alıcı da bulmakta...
* * *
Anlaşılıyor ki, futbolcu olmak daha çekici geliyor insanlara, ressam olmaktan.
Belki bizde, siyasetçi olmak da öyle...
* * *
Bayram alış verişlerinin hızlandığı söyleniyor.
80 bin kişi de, yurtdışına uçmuş şimdiden.
* * *
Kendi halinde yaşamakta olanlar, kaderine rıza gösteren bir sesle:
-Elâlemde para çok, diyorlar.
* * *
Kimi de:
- Ah o para bende olacak ki, diyor.
* * *
16 milyon öğrenci var okullarda.
Bunların ilerde, geçimlerini nasıl sağlayacakları, nasıl bir hayat kuracakları hiç belli değil.
Çeşitli meslek dallarının en az ve en çok, ne kadar “mangır” sağladığını; ne bilen var, ne merak eden.
Sadece:
-Bulan buluyor, demekle yetinilmekte.
* * *
Aileler ve öğretmenler de, genellikle eski bir didaktik sloganı tekrarlıyorlar:
-Çalışan kazanır.
* * *
Vaktiyle bir mizah yazarı:
- Çalışan değil, çalıştıran kazanır, diye düzeltmişti o sloganı.
* * *
Bir yığın da halk deyimi vardır “mangır” konusunda:
- İşten artmaz, dişten artar.
- ...
- Ak akçe kara gün için.
- ...
- Damlaya damlaya göl olur.
- ...
- Ayağını yorganına göre uzat.
- ...
- Yemeyenin malını yerler.
- ...
- Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.
* * *
Artık ortalığa bir bayram rehaveti de çökmüş gibi.
* * *
TV’lerdeki futbol maçları, her zaman çok daha fazla izleyici toplamakta, siyasal tartışma programlarından.
Hele hele bir penaltı verildiğinde, kim bilir kimler nefesini tutarak ayağa kalkıyor evlerinde.
* * *
Bir de soru, futbolla ilgili:
- Bir penaltı cezası verildiğinde; kaleci mi daha çok kaygılı ve heyecanlıdır, yoksa şutör mü?
* * *
Bir penaltıyı kurtaramamak, kaleciler için büyük bir başarısızlık sayılmazmış.
Ama şutörler için, bir penaltıyı gole çevirememek; büyük bir fiyaskoymuş.
Onun için de şutörler, daha çok kaygılı ve heyecanlı olurlarmış.
* * *
Politikada da durum galiba biraz aynı; golü kimin yediği, kimin yemediği pek belli olmasa da...
* * *
Dünkü Milliyet’in ilk sayfasındaki bir haber başlığı ise, netleştiriyordu golleri gerçekte kimin yediğini:
“UCUZ HAYATLAR ÜLKESİ
Türkiye’de ölmek bazen yaşamaktan daha kolay. İşte 3 haberle yürek burkan manzara: 17. KATTAN 4 İŞÇİ DÜŞTÜ -Su birikintisinde 2 çocuk boğuldu- Rögarda ölüm BİZDE OLUR”
* * *
Ortak inanç:
- Kader işte!
Acaba gerçekten öyle mi?

