Özel hayat, mahremiyet, siyaset...
Evet, mahremiyet mahremiyettir.
Özel hayat, özel hayattır.
Ama işin içine siyaset girince ne olur?
Bir başka deyişle:
Siyasetçinin özel hayatı olur mu, olmaz mı?
Veyahut:
Özel hayat ne zaman özel hayat olmaktan çıkar, siyaset söz konusu olunca?..
Yanıtlar ülkeden ülkeye değişebiliyor.
Fransa’dan Cumhurbaşkanı Mitterand örneği vardır.
Cumhurbaşkanın evlilik dışı ilişkisini ve bundan doğan kız çocuğunu bilmiyen yoktu. Ama Fransız kamuoyunda Mitterand ölünceye kadar gizli kaldı bu ilişki. Medya bundan hiç söz etmedi. Kız çocuğunun ilk görüntü ve fotoğrafları Mitterand’ın cenaze töreninde çıkmıştı.
İspanya da farklı değildir.
Fransa gibi koyu Katolik bir ülke olmasına rağmen bu ülkede de medya, önde gelen siyasetçilerin evlilik dışı ilişkileriyle çok fazla ilgilenmemiştir.
İngiltere’den ise farklı örnekler var. Bazı özel durumlarda özel hayat, bu ülkede özel hayat olmaktan çıkabiliyor. Bu açıdan bazı kriterler belirleyici olabiliyor.
Profumo Skandalı’nı hatırlıyorum.
İngiliz savunma bakanı bir ‘hayat kadını’yla ilişkisi yüzünden istifa etmek zorunda kalmıştı. Çünkü basın bastırınca, ilişkinin bir üçüncü boyutu ortaya çıkmıştı.
Savunma Bakanı’yla ilişkisi olan kadın, aynı zamanda ajan olduğundan şüphelenilen bir Rus diplomatıyla da ara sıra buluşuyordu. Casusluk mu sorusunun çengeline takılınca, savunma bakanının özel hayatı özel hayat olmaktan çıkmıştı.
Başkan Clinton’la Monica örneğini Amerikan siyasetiyle birlikte bütün dünya yaşadı. Bill Clinton, Beyaz Saray’daki Monica ilişkisini önce inkar etmiş, sonra kabullenmek zorunda kalmıştı. Ama ilginçtir, karizmatik Clinton görevini devam ettirirken, popülaritesini de koruyabilmişti.
Amerika’da siyasetçilerin özel hayatı kamuoyunun yakın ilgi ve markajı altındadır. ‘Sapmalar’ medyada didiklendiği gibi, siyasal yaşamları da sona erdirebilecek sonuçlara yol açabilir.
Siyaset-mahremiyet konusunda Yunanistan daha rahat bir ülkedir.
Eski başbakanlardan, sosyalist lider Andreas Papandreu’nun,(Bugünkü Yunan başbakanının babası) çapkınlıkları dillere destandı. Yunan havayollarından bir hostesle, Liani’yle ilişkisi kamuoyunda patlayıncaya kadar bu yaşantısı haber olmamıştı. Haber olunca da, Papandreu karısından boşanmış, kendinden bir hayli genç olan Liani’yle evlenmişti.
Türkiye’ye gelince...
1970’lerin sonunda, Ecevit hükümetinin içişleri bakanıyla bir şarkıcı arasındaki ilişki uzun zaman kamuoyunu meşgul etmişti.
Bir gazeteci olarak bu olaya mesafeli kaldığımı hatırlıyorum.
Uzun yıllar gazete yönetirken de özel hayatla mahremiyet ve siyaset konularında mesafeli, dikkatli davranmışımdır.
Bence doğru olan budur.
Kim olursa olsun, insanların özel hayatına, mahremiyetine saygı esastır, bunlara karışmamak gerekir diye düşünüyorum bir gazeteci olarak.
Bizim medya bu konuda ne kadar dikkatli, ne kadar özenli sorusuna gelince, yanıtlar öteden beri pek parlak değildir.
Ama bu arada şunu belirtmek isterim.
Özel hayatın, mahremiyetin elbette bazı sınırları vardır. Özellikle siyasal bakımdan bazı çizgiler çekilebilir bu konuya.
Ancak bu çizgiler çekilirken de, son derece duyarlı ve dikkatli davranılması, yani elin titremesi lazımdır.
Bir konu daha var:
Acaba devlet, örneğin bizim memlekette özel hayata, mahremiyete ne kadar saygılı?.. Bu sorunun cevap sicili de ne yazık ki kötüdür.
Uzun lafın kısası:
Özel hayat özel hayat olarak kalabilmeli, mahremiyet mahremiyet olabilmeli...
Temel ilke budur.

