Taş atan çocukları “terörist” damgasından kurtaracak hukuk süreci “iyi başladı” denebilir.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin Meclis’te grubu bulunan partilere giderek katkı istedi. Uzmanların görüşlerini yansıtan bilgi notları sundu.
“Uzlaşma” siyasetinin olumlu bir örneğidir bu...
Sezdiğim kadarıyla “taş atan çocukları terörist damgasından kurtaracak” hukuk düzenlemesi için uygun psikolojik ortam oluşmuş.
Gerçekten çocukların kasıtlı bile kullanılması gerçeğine rağmen onları Terörle Mücadele Yasası’na göre reşitlerin mahkemesinde yargılamak, reşitlerin hapishanesine koymak onları büsbütün kaybetmektir.
O hapishaneler “taş atma suçlusu(!)” çocuklar için PKK’ya “fidelik” olarak görülmeli.
Yasa değişikliğiyle bu çocuklar çocuk mahkemelerinde yargılanacak hüküm giyerlerse çocuk hapishanelerine, ıslahevlerine konacaklar.
Tutuklu olanlar arasıdan bazıları için gerçekten düşündürücü öyküler dinliyoruz.
Örneğin...
Konuyla yakından ilgilenen ve mücadele eden Balçiçek Pamir’in anlattıklarına paragraf açayım.
Kanıtlar için bir acı tebessüm...
Polisler, kaçan çocukların terli olup olmadıklarına bakıyor, eğer terliyse yakalıyorlarmış.
Ter, taş atma karinesiymiş.
Avuçlarına bakıyorlarmış, deride çizikler var mı?
Toz-toprak var mı?
Varsa...
Çocuk kuşkulu...
Tabii tek başına bunlar tutuklama nedeni değil.
Daha sonra tanıklar, video çekimleri gibi göstergelere de geçiliyor.
Tanık ya da video gibi kanıtlar yoksa genellikle serbest ama ilk başta ter ya da avuçta toz-toprak varsa toparlanma sebebi.
Dünkü yazımda da belirttim -taş atma gibi eylemleri elbette onaylamıyorum- fakat devletin bu çocukları büsbütün kaybetmemiz değil kazanmamız için devrede olması gerektiğine inanıyorum.
Siyasi partilerin de buna destek verecekleri izlenimleri var.
Ne var ki “yeniden yargılanma” hükmü için partilerin aynı görüşte olduklarını söyleyemem.
Bu konuda “Abdullah Öcalan’a örtülü af kapısının aralandığı” görüşünü savunanlar da ağırlık yorumlar ortaya koyuyorlar.
O nedenle aklın yolu “taş atan çocuklarla” ilgili maddelerin, Öcalan’a örtülü af kuşkusu veren maddeyle ayrılmasıdır.
Öncelik çocukların dramındadır.
Diğer madde iyi hazırlanarak, Meclis’te bir uzlaşma sağlanarak daha sonra çıkarılabilir.

 

SOKAK NESLİ
Gene taş atan çocuklarla devam...
Onların büyük bir kısmı, büyükleri ve PKK’nın şehir örgütleri tarafından sokağa sürülüyorlar.
Yıllar önce Filistin Kurtuluş Örgütü’nün başlattığı “intifada” diye anılan bir yöntemdir.
Örgüte yeniden popülarite sağlamıştır.
Taş atan çocuklar ve onlara saldıran koca koca polisler ve askerler.
Etkileyici bir manzara...
Bizde de bu senaryo sokaklarda sahneleniyor.
Sertlik ve hele terörist olarak damgalamak onları daha da arkasındaki güçlere itmekte...
Daha tehlikelisi...
Bu eylemlerle kontrol dışı bir nesil oluşmakta.
Yani...
PKK’nın hatta bazı legal ama yeraltı uzantıları olan örgütlerin onları kullanmalarına gerek kalmadan kendiliklerinden eyleme geçen çocuklar büyümekte.
Onları gereğinde durduracak bir üst otorite giderek etkinliğini yitirmekte.
Kafasına buyruk çocuklar artık gençlik grupları haline dönüşmekte.
PKK’nın da bu kontrol dışı kuşak için kaygı duymaya başladıkları yolunda izlenimler var.


\"\"

AY LAV YU
Güneydoğu’da Allah’ın değil ama devletin unuttuğu bir köy...
Köyün “kafa kâğıdı” dedikleri “kimlik belgesi” olan bir tek evladı ağanın oğludur.
Baba nüfusa kayıtlı olmadığı için yörenin papazının oğlu olarak kimlik belgesi çıkarılmıştır.
O belge sayesinde okula gitmiş mühendis olmuştur.
Senaryo bu ya...
Dünya güzeli bir Amerikalı sarışınla tanışırlar.
Birbirlerine âşık olurlar.
Kızın Amerikalı ailesi “anne, baba ve erkek kardeş” köye gelirler.
Ve neler yaşanmaz ki...
Örneğin Amerikalı evin dışındaki hela taşına çömelip hacet gidermeyi beceremeyince, köy kahvesinin tahta sandalyesinin ortasına koca bir delik açılır...
Bu sorun da aşılır...
Gençler evlenecekler fakat ya din farkı? Oğlan resmi kayıtta papazın oğlu ama koyu Müslüman ağanın oğlu.
Kız Müslüman olur. Fakat oğlanın kız kardeşi de Amerikalı kayınbiradere abayı yakmıştır.
Filmi daha fazla anlatmayayım ama Amerikalı delikanlının sünnet düğünü gülmekten göz yaşartıcıydı.
Filmde Ernest Hemingway’in torunu Mariel’in de oynadığını belirteyim.
Ağlanacak hallere gülmek az geldiyse, daha fazla gülmek için çaredir.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×