Turhan Selçuk’la ilk kez Abdülcanbaz aracılığıyla tanışmıştım. Türkiye’nin ilk çizgi roman karakteriydi Abdülcanbaz.
Ya ilkokuldaydım ya da ortaokula yeni başlamıştım.
Evimize Milliyet girerdi. Annem, Refi Cevad Ulunay’la Burhan Felek hastasıydı.
Gayet iyi anımsıyorum, ben de Abdülcanbaz’ın o muhteşem Osmanlı tokatının tiryakisi olmuştum.
O tokat öylesine zamanlarda öyle bir şaklardı ki, indiği yerde üçkağıtçılık, haksızlık, ikiyüzlülük, zulüm darmadağın olurdu. Bunun için severdim Turhan Selçuk’un kahramanını...
Sonra kadınları güzeldi.
Upuzun bacaklı, incecik belli, geniş kalçalı son derece çekici kadınlardı Abdülcanbaz’ın kadınları...
Çarşaflı kadınlardan ise hiç hoşlanmazdı Abdülcanbaz...
Abdülcanbaz’ın maceraları siyasal çizgiler kazanırken ben de büyüyor, siyasallaşıyordum.
Gözlüklü Sami sahneye çıkmıştı.
Emperyalizmin uşağı, hakim sınıfların aleti, sinsi işbirlikçi Gözlüklü Sami...
Abdülcanbaz’ın ona karşı mücadelesi artık benim de mücadelemdi.
1960’larda radikalleşen, solculaşan Hasan Cemal’e Çetin Altan’la İlhan Selçuk’un köşe yazılarıyla yaptıklarını Turhan Selçuk çizgileriyle yapmıştı.
1961’de Mülkiye’ye adım atarken ben de onların dünyasına katılmıştım, her sabah güne onlarla başlıyor, onlarla birlikte soluk alıp veriyor, gündelik siyasi ağız kavgalarımı artık onların referanslarıyla yapıyordum.
Güzel ve özgür bir dünya ve Türkiye için yazıp çizenler, yerli ve yabancı işbirlikçilere, Gözlüklü Sami’lere karşı mücadele eden Abdülcanbaz’lar artık benim de kahramanlarımdı.
Turhan Selçuk’u 1970’lerin başında İlhan Abi, Handan Hanım aracılığıyla bizzat tanıdım, sevdim. Sakin sessiz hali, ama sözünü sakınmayan tavırlarıyla o da benim için Turhan Abi olmuştu.
İlhan Abi yazıda neyse, Turhan Abi çizgide oydu.
Tabii siyasal açıdan öyleydiler.
İki kardeş, Türkiye ve dünyanın hallerine birbirine çok benzer siyasal pencerelerden bakarlardı.
Turhan Selçuk’un iki konuda İlhan Selçuk’tan ayrıldığı söylenebilirdi.
Bir sanatçı olarak çizgisiyle bir yerde evrensel olanı da yakalamıştı. Cumhuriyet’in dünkü başlığında dediği gibi, “Karikatürün dünya ölçeğindeki bir ustası”ydı.
İlhan Selçuk’tan farklı bir yanı daha vardı. Siyasetin halleri konusunda kardeşiyle aynı düşünse de, onun gibi ‘aktivist’ olduğu söylenemezdi.
İlhan Selçuk’la siyaseten aynı düşünür, aynı değerleri çizgisiyle inatla savunur ama bir sanatçı olarak daha çok kendi  dünyasında yaşamayı tercih ederdi.
Bir kaç çarpıcı çizgiyle çok şey anlatan Turhan Selçuk’un sanatçı yanını rahmetli Abdi İpekçi yıllar önce şöyle anlatmış:
“Benim sütunlarca makale olarak anlatamadığımı, Turhan tek bir kelime etmeden anlatır.”
Yaşar Kemal’in deyişiyle:
“Çehov’da olduğu gibi Turhan’da da insanlık ağlarken gülendir.”
Karikatür dünyası çok büyük bir ismini kaybetti.
Yakınlarına, Cumhuriyet gazetesine ve İlhan Abi’ye başsağlığı diliyor, derin acılarını paylaşıyorum.
\"\"
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×