Türkiye’de gündem, o kadar baş döndürücü bir hızla değişiyor ki, bendenizin algılama yeteneğini aşıyor.
* * *
Ne Ergenekon davası kaldı gündemde; ne CHP’deki lider değişikliği; ne Anayasa’da değişiklikler yapan yasanın, “referandum”da yüzde kaç oranında “Evet”, yüzde kaç oranında “Hayır” alacağı tartışmaları; ne grizu patlamalarında ölen maden işçileri; ne de Tuzla tersanelerinde tefrikası süren işçi ölümleri...
* * *
Gündeme tutsak düştüğünde de; “yazı”ya layık olma özeninin içine sade limon sıkılmıyor, bir kova da balsamik sirke dökülüyor.
* * *
Oslo’daki “Eurovision yarışmaları”nın finali, yepyeni bir dünyaya açılan İNSAN’cıl bir pencere gibiydi.
* * *
İspanyol sanatçılar da, Belçikalı sanatçılar da, Alman sanatçılar da, Özbekistanlı sanatçılar da, Türk sanatçılar da ortak bir dilde, İngilizce söylüyorlardı şarkılarını ve sahnede, “yaşam kaliteleri” eşdeğerde olan ülkelerin ışıklı temsilcileriymiş gibi görünüyorlardı.
* * *
“Fransız İhtilali” ile ortaya çıkan “ulus-devlet” modeli ve “Demagoglar saltanatı”, 4 milyar yoksul yarattı “yer” küresi üstünde.
Avrupa Birliği de, Kenya kökenli bir ailenin torunu olan Barack Obama’nın ABD Başkanı olması da; Fransız İhtilali’ni fersah fersah aşan yeni bir yüzyılın devrimleri.
* * *
Böylesi bir değişime ayak uydurmak elbet de kolay değil.
Türkiye’deki baş döndürücü gündem değişikliği de, bunun bir sonucu.
* * *
Ancak şeffaflaşma koşuluyla, bilimselleşmeye başlayan evrensel ekonomi; ne siyasetçi nutuklarıyla kavgalarına kulak asıyor, ne sivil-asker “mevki sahipleri”nin demeçlerine...
* * *
Bir de bakıyorsunuz inşaat şirketlerinin, gökdelenlerden oluşan albenili site reklamları sürerken; perdesiz pencerelerle, içi boş mağaza vitrinlerine yapıştırılan “Satılık” yahut “Kiralık” yaftaları çoğalıvermiş.
Soğanın fiyatı rekor kırmış.
Turist sayısında bir azalma başlamış...
* * *
Karl Marx:
- Tarihte ne olmuşsa, başka türlü olamadığı için, öyle olmuştur, der.
* * *
Ve yıllar sonra ortaya çıkar neden başka türlü olamadığı...
* * *
İstanbul’un nüfusu her saat başı 15 kişi çoğalıyor.
73 milyonluk Türkiye’de, üst kesimi oluşturan 14 milyon kişi ulusal gelirin yüzde 47’sini paylaşıyor; alt kesimi oluşturan 14 milyon da yüzde 5’ini paylaşıyor.
* * *
Başka türlü olamadığı için böyle oluyor bu.
Neden başka türlü olamıyor?
Çünkü birçoğunun adını sanını ve liderini bilemediğimiz 62 siyasal parti; son 80 yıllık bütçelerin nasıl ve nerelere harcanmış olduğunu dahi umursamadan parti olmuş.
* * *
Vatandaşların da haberi yok, bütçeden hangi bakanlığın ne kadar pay aldığından.
* * *
Bizim Milliyet’in 60’ıncı kuruluş yıldönümünde, oturup yine bir makale cücesi yazmak zorunda kalmak mı olmalıydı bendenizin sabah çalışmaları Tanrı aşkına?
* * *
Ali Naci’ler nerde, Selami İzzet’ler nerde, Peyami Safa’lar nerde, Refi Cevat’lar nerde, Ercüment Karacan’lar nerde,Abdi İpekçi’ler nerde, Turhan Aytul’lar nerde, Turhan Selçuk’lar nerde, Namık Sevig’ler nerde, çaycımız Bayram nerde?...
* * *
Efendim konjonktür çok değişti...
Nasıl oluyor da değişiyor konjonktür, kestirmek zor.
Tanrı gecinden versin, bir İstanbul depremiyle yine kim bilir nasıl değişiverir konjonktür?
* * *
Toplam 1 milyar 200 milyon nüfuslu 57 İslam ülkesinin Afganistan’ından Pakistan’ına; Irak’ından Filistin’ine kadar kanlı bir çalkantı sürüp gitmekte...
* * *
Toplam 1 milyar 200 milyon nüfuslu 57 İslam ülkesinin -Türkiye de dahil- küresel ekonomiye yaptığı katkı, yüzde 13;Almanya’nın tek başına yaptığı kadar...
* * *
Herhalde 50 yıl içinde oralarda da konjonktür değişecek; şöyle değişecek, böyle değişecek.
Ama değişeceği kesin.
* * *
Halen 28 yaşından küçük 40 milyon genç de, o tarihlerde bendenizin yaşına yaklaşmış olacak.
Kim bilir neler görüp yaşayacaklar?
Dileriz doğal olan bir sönüşten önce, veda etmezler hayata.
* * *
Siyasetçilerin hamasete dayalı propagandasını 3 mısrada özetlemiştir Orhan Veli:

Neler yapmadık bu vatan için;
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik.
* * *
Keşke Ali Naci sağ olsaydı da, ilk gençliğin farfaralığıyla konuşmalarının arasına sık sık bir tekerlemeyle karışmaya kalkmama karşı, yine beni fiskeleseydi:
- Her dakika da espri yapmaya mecbur değilsin, diye...
* * *
Yorumcular “yorum” yapar; fakülteler “forum” yapar; TV’ler “oturum” yapar; çeşitli örgütlenmeler “kurum” yapar; siyasetçi demeçleri “durum” yapar...
* * *
Olaylara kuş bakışı bakanlar içinse, çalkantılı dönemler; kutuplaşmalarla birlikte sadece toplumsal “uçurum” yapar.
* * *
Yaz, maalesef aşırı sıcak geçeceğe benziyor.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×