DÜNKÜ yazımda yargı ile hükümetin “ateşkes” yapmasını önermiştim. Karşılıklı suçlamalarla kavgayı körüklemek yerine, biraz sakinleşmek...
Ancak öyle bir ortamda soğukkanlı düşünmek mümkün olabilir çünkü.
İki yönlü tepki aldım: Bazı okurlar diyordu ki, sivil faşizmle savaşan yargıya tam destek vermek, hükümetin üstüne gitmek lazım.
Öbür grup diyordu ki, Türkiye ilk defa darbeciliği soruşturuyor, yargının 27 Mayıs’ta nasıl yapılandırıldığını kendin yazıyorsun, bu yargının üstüne gitmek lazım...
Böyle aşırı genellemeler bizi olgusal ve hukuki düşünmekten uzaklaştırır, o zaman varılacak yer “Kavgada yumruk sayılmaz” felaketidir.
Öyle bir yere gelinir ki, kim kime vurdu, kim haklı, kim haksız belirsizleşir, ortada kural, kaide, hukuk ve hakem kalmaz.
12 Eylül öncesinde bu çılgınlığın kanlı bir türünü yaşamıştık.
O bakımdan Cumhurbaşkanı Gül’ün “çıkmaz sokak, kısır döngü” uyarılarını isabetli buluyorum. Sayın Gül bu genel uyarıyla yetinmemeli, ‘taraf’larla teker teker görüşmelidir.

Yetkiyi kullanmak
HSYK Başkan Vekili Sayın Özbek’in Adalet Bakanı hakkındaki “kurulmuş zemberek gibi” sözünü çok yakışıksız buldum. Adalet Bakanı Ergin sorumlu davrandı, bu söze karşılık vermedi.
Böyle toz duman dönemlerinde evvela ‘dil’e hâkim olmak gerekir. Özellikle de sorumlu mevkilerdeki insanlar hukuk diliyle konuşmalıdır.
Sayın Özbek’e benim iki hukuki sorum var, sırf aydınlanmak için:
- ‘Katalog suçlar’da özel yetkili savcılara, kimseden izin almaksızın soruşturma yetkisi veren CMK 251. maddesi bu olayda uygulanmaz mı?
- Yargıtay 5. Ceza Dairesi, benzer bir olayda, savcının kimseden izin almadan birinci sınıf hâkim hakkında soruşturma yapmasını hukuka uygun bulmuştur. Bu konuda ne diyorsunuz?
HSYK gibi bir kamu kurumunun, kamuoyunda büyük dalgalanmalar yaratan kararının hukuki gerekçelerini topluma açıklaması gerektiğini düşünüyorum.
HSYK bu gerilimde siyasi taraf gibi davranmayıp mesela “Savcılar arasında husumet oluştuğu için Erzurum savcılarından ‘özel yetki’yi alıyorum” deseydi... Yahut “yetki aşımı” gibi ancak mahkemenin karar verebileceği bir kararı vermeksizin idari bir tasarruf olarak savcıları görevden alsaydı kim ne diyecekti?
Mesela ben, HSYK’nın yasayı dikkate almadığı yolundaki eleştirimi o zaman yapmazdım.
Kullanılan dil gibi, işlemlerin tarzı da son derece önemlidir.

Yargı reformu?
Erzurum savcıları, özel yetkilerinin kaldırıldığını medyadan öğrendikten sonra, dosyayı alelacele İstanbul’daki Ergenekon savcılarına gönderdiler. Yetkileri var ama bu tarz yanlıştır.
HSYK şunu yaptı, tepki olarak savcılar bunu yaptı... O şöyle, bu böyle...
Ve “Kavgada yumruk sayılmaz!”
Oraya sürüklenmemek için herkes yetkilerini dikkatli ve makul kullanmalıdır.
Ve “ateşkes”le bir sakinlik ortamı sağlanmalıdır.
Sakin bir ortamda, adalet müfettişlerini ve sekretarya hizmetlerini HSYK’ya bağlamayı ve aynı zamanda HSYK’yı da bugünkü oligarşik yapısından çıkarıp “geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırma”yı gecikmeden ele almalıyız.
Bu “geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırma” teriminin altında Yargıtay’ın ve Danıştay’ın da imzası vardır!
Kavga yöntemde çıkıyor.
HSYK’nın oligarşik yapısıyla da kavgayla da bu sorun çözülmez.
Reformun prensibinde zaten uzlaşmaya varılmıştır, yöntemde uzlaşma aramak için Cumhurbaşkanı devreye girmelidir.
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×