3.Sayfa:
Psikolojik sorunlar ağrı da yapar

 Somatizasyon nedir?

Sözcük anlamı bedenselleştirme. Kişi stres, üzüntü gibi ruhsal sıkıntılarını uygun biçimde ifade yolu bulamadığında bunun için bedenini kullanır. Örneğin ruhsal sıkıntısını vücudunun çeşitli yerlerinde ağrı, mide bulantısı şeklinde ifade edebilir. Somatizasyon diyebilmemiz için bedenle dile getirilen şikayetlerin altında organik bir sebebin bulunmaması lazım.

Belirtileri nelerdir?

Ağrı: Kırsal bölgede kadınlar arasında ağrı yoluyla kendini ifade etme çok sıktır. Çünkü ‘İçim sıkılıyor’, ‘Kocama dayanamıyorum’ gibi şikayetler bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde pek kabul edilebilir değil. Dolayısıyla ağrı ile kendini ifade etme ile sık karşılaşıyoruz.

Sindirim sistemi şikayetleri: Şişkinlik, gaz, ishal, kabızlık, midede yanma gibi. Hastalar sıklıkla ‘Sıkıldığımda midem yanıyor, şişkinlik oluyor. Endoskopi yaptırdım. Ama sorun bulamadılar’ der.

Yalancı nörolojik belirtiler: Elinin kolunun tutmaması, uyuşma, sesinin çıkmaması, gözünün görmemesi, bayılma... Bu belirtilerden yakınanlar genellikle nöroloji kliniklerinin acil servislerine başvurur.

Hasta gerçekten ağrı hissediyor mu?

Elbette. Hekimlerin de, halkın da en mesafeli durdukları konu bu. ‘Uyduruyor’ diye düşünüyorlar. Ama o sırada gerçekten ağrı çekiyor, karnı şişiyor, midesi yanıyor, ishal oluyor...

Teşhis zor mu?

Doğal olarak hastalar önce ya nöroloğa ya dahiliyeciye ya da pratisyen hekime gider. Çünkü insanın aklına psikolojik olduğu gelmiyor. Haklı olarak şikayete yönelik çok uzun tetkikler yapılıyor. Ama durumu açıklayacak organik bir neden, fiziksel bir hastalık çıkmasa da hasta orada takılıp kalabiliyor. Problem de burada başlıyor. Hasta sağlık sisteminin içinde dönmeye başlıyor. Zaten somatizasyon hastalarının bir kısmı bu yolla ilişki kuruyor. Zamanla ‘Bak ben hastayım’ rolü giderek oturuyor. O zaman da ‘Bu doktor olmadı, başkasına gidelim’, ‘Son moda, pahalı bir inceleme yöntemi çıkmış, onu yaptıralım’ diye doktor doktor dolaşıyorlar.

Sebepleri nelerdir?

Net söyleyebilmek için ancak hastanın bireysel hikayesini dinlemek gerekir. Bazen bastırılmış isteklerle, öfke veya kızgınlıkla alakalı olabiliyor. Ya da evde çok sorumluluk alıyordur, o sorumluluk altında eziliyordur, ıstırabını da ağrıyla dile getiriyordur. Mesela gerilim baş ağrısıyla uzun yıllar doktor doktor dolaşmış bir hastam ‘Eşim bana çok ters davranıyor, başkalarının yanında beni küçümsüyor. Ama söyleyemiyorum’ diyordu. ‘Peki, söylesen ne olacak?’ diye sorduğumda ‘Karşı tarafı kırarım diyekorkuyorum’ diyordu. ‘Kırılırsa ne olur?’ dediğimde de ‘Ama kıra kıra insan yalnız kalır’ diyordu. Mesela o hasta öfkesini, yalnız kalma korkusunu baş ağrısıyla bedenselleştiriyordu. Bazen çok sembolik anlamlar da olabiliyor. Mesela bel ağrısıyla gelen bir hastayı dinlediğimizde altından şu çıktı: Taşıdığı sorumluluklar ağır geliyor. Çünkü iş yerinde çok çalışıyor, evde de iş yükü fazla, çoluk çocuk ile tek başına uğraşıyor. Hasta sembolik biçimde yüklendiği sorumluluğun kendisine ağır geldiğini ‘Belim yük taşımıyor’ diye bedeniyle ifade ediyor. Son 30 yılın çalışmaları, uzun süreli bedensel belirtisi olanların geçmiş öykülerinde cinsel ve fiziksel istismarın fazlalığını vurguluyor. Böyle bir örnek vereyim: Dahiliyeden 2 yıldır geçmeyen ishali olan bir hasta gönderdiler. Her türlü tetkik defalarca yapılmış. Ama hastanın şikayetlerinin nedeni bulunamıyor. Tedavinin ilerleyen sürecinde, karşımıza çocukluk çağında yaşanmış, çok ağır bir cinsel travma öyküsü çıktı. Küçük yaşta, yaşlı biri tarafından defalarca anal ilişkiye zorlanmış. Çok ağır bir şey bu. Bu ağır travmatik yaşantının yıllar içinde bedenselleştirilmesi de hastada durdurulamayan ishal olarak ortaya çıkmıştı. Bu nedenle hastalara söylenecek en tehlikeli cümle ‘Senin bir şeyin yok’. Geleneksel tıbbın kan tetkiklerinde, filmlerde bir şey gösterememiş olması, bir sorunun olmadığı anlamına gelmiyor.

Nasıl tedavi edilir?

Bazı belirtilere antidepresanlardan iyi yanıt alınıyor. Ama diğer psikiyatrik bozukluklar kadar net ilaç tedavisi öneremiyoruz. Tedavinin zor ve uzun olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle gecikmiş vakalarda. Tedavinin ilk adımı, hastanın tek hekim tarafından takip edilmesi. Buradaki amaç, hastanın doktor doktor dolaşmasına, yüzlerce tetkik yaptırmasına ‘dur’ demek. Takibi yapacak kişi bir dahiliyeci ya da pratisyen hekim olabilir. İkinci adım hastaların her belirtide acile gitmesini önlemek. Kendisini takip eden hekim tarafından belli aralıklarla, düzenli kontrolden geçmesini öneriyoruz.

Kimlerde risk yüksek?

Duygularını sözel olarak ifade edemeyenler, çocukluk döneminde ihmal, cinsel taciz, fiziksel şiddete maruz kalanlarda, kadınlarda somatizasyonun daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bir de somatizasyon öğrenmeyle pekişebilir. Çocukluk çağlarından itibaren ailesinde çok fazla hasta figürü olanlarda ve şikayetlerin hastalıkla dile geldiği ailelerde yetişenlerde somatizasyonun ortaya çıkma ihtimali yüksek. Çünkü rol model olarak öğreniyorlar. Bu arada çocukluk döneminde anne babanın tutumuyla ilgili pekiştirmeler olabiliyor. Diyelim ki, normalde çocukla çok ilgilenilmiyor, ama hasta olduğunda herkes işini gücünü bırakıp çocuğun yanında yer alıyor. Anne çorba yapıyor, baba çikolata getiriyor... O gün, başka zaman görmediği özel bir bakım görüyor. İşte, hasta rolünün pekiştirilmesinin kolay olduğu bu gibi ortamlarda yetişenlerde de hastalığın ortaya çıkma riski daha fazla.

(30.03.2014 tarihli Posta karnaval'dan alınmıştır.)



Araklimedya.com
Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Ekranda izdivaç rezaleti tam gaz ediyor
Şarkıcı Seda Sayan'ın evlilik programları hakkında verilen yasakları delmek adına internet üzerinde...

Haberi Oku